7 Eylül 2009 Pazartesi

Cihan Aktaş Taraf'taki yazısının sonunda şöyle soruyordu bugün.

"İftar sofralarının baş konukları, yoksulluğunu bildirmeyen müminler olmalı değil mi? Ramazan günleri bize kendilerini bildirmekten sakınan yoksulları tanıma kavrayışını kazandırıyor mu?"

Bu satırları okuyunca bir kaç gün önce duyduğum bir iftar daveti hikayesi geldi aklıma. İftar menüleri ile epeyce ünlenmiş bir restorana iftar davetine gitmiş ailenin hanımı şöyle demiş:

" Amaan, gittik gitmesine de masraf. Şimdi bizim de davet etmemiz gerekiyor, eve davet etsem uğraşamam, mecbur bir restoranda iftar vereceğiz, en az iki bin lira gidecek."

Bunu duyduğum zaman önce güldüm. Sonra "geçmiş olsun" dedim. Ardından da, 'İftar niyetine akşam yemeğiniz afiyet olsun' diye ekledim. Ramazan ikliminde mutlaka iftarın anlamına uygun sofralar kuruluyor. Ancak, iftar niyetine akşam yemeklerinin de maliyet katlanmalarına, gösterişlere, israflara tanıklığımızda malesef bir gerçek. Ne diyelim: Afiyet Olsun!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder